çakallarla dans

rumuz pilis tiray egen
başrollerini ilker ayrık şevket çoruh gibi isimlerin paylaştığı, murat şeker’in yönettiği yeni dönem sinema filmi.

şimdi türk sinemasına ne olursa olsun destek vermek tabikide önemli. bilinçli seyirci elinden geldiği kadar bunu yapmaya çalışıyor da zaten. fakat bazı adamlar, yani bazı sinemacılar nedense seyircinin kendilerine gösterdikleri saygıyı seyirciye aynı şekilde göstermiyorlar. üçüncü şahıslara girip arkalarından konuşmak istemiyorum. fakat genel olarak film hakkında çok kısa ve sade bir dille eleştiri yapmak istiyorum.

film süper bir barış manço klasiği ile başlıyor. renkleri de süper filmin, burdan görüntü yönetmenine selam gönderiyorum. herşey ilk 3 dakika normal gitmekte olması gereken ne varsa var fakat dakika 4 oluyor, 5 oluyor, 6,7,8,9...35,36 oluyor biz hala perde de karakter tanıtımlarını görüyoruz. "köfte bilmem ne" "muhasebeci bilmem ne" "del piero hikmet" zart zurt. şimdi burda bir kurnazlık var. karakterlerin tanıtımı bir çok şekilde yapılıbilir; jenerikle beraber tanıtılır, kareler dondurularak tanıtılır v.s. v.s. fakat her ne olursa olsun bunun süresi 1-2 bilemedin 3 dakikayı geçmez.

bu sadece gördüğüm şeylerden bir tanesi. filmde o kadar çok hata var ki söylenmesi gereken... ama ne olursa olsun emeğe yinede saygı duyup ağzımı fazla açmak istemiyorum. yani adamın elinde güzel bir hikayesi yok, karakter çatışması yok, dramatik kurgu sıfır... neyse film vizyondan kalktığında geri gelicem bu başlığa.
independence
tam bir fiyasko;

ba$tan soyleyeyim, recep ivedik serisinin alayindan daha guzel ama bu durum elbet fiyasko olmasini engellememi$.

$u entryde bahsedilmi$ zaten;

#982881

neredeyse 40. dakikada bile filmin karakterleri tanitiliyor, lan bu ne? normal bir dizi suresi icerisinde film karakteri mi tanitilir? filmin en can alici noktasi rahmetli barı$ manço’dan kisa kisa dinleyebildigimiz iki klasik $arki oldu hepsi o. filmin ba$ka da bir numarasi yok.

turk sinemasina destek cik falan tamam da, lan bunun neresine destek olayim ben?

olmami$;

konu: bir grup mahalle arkada$inin mafya ile aralarinda cikan sorunlari sozde mizahi bir dille ele aliyor. filmin sonlarina dogru da ergenekon’a kimi gondermeler yapiliyor, aha film bitti i$te. 1 saat 40 dakikada ne anlatilamaz derseniz, bu film onun en iyi cevabi. 1 saat 40 dakika icerisinde bir sik anlatmadilar, salak sacma $eyler yaptilar hepsi bu.
optikkagittakiasikki
-hayırdır adnan bey?
-servet sende zamparalık filan var mı aslanım?
-hayır hayır hiçç kesinlikle olmaz!
-hee peki alkol uyuşturucu bağımlılığı falan?
-ağzıma sürmem yemin ederim.
-hee peki benden çaldığın paraları götüne mi sokacaktın hayvan?!
yardıran sahnelerden sadece bir tanesidir.
rumuz pilis tiray egen
film vizyondan kalktığında geri gelcem demiştim...

#982881


evet geldim.

şimdi türkiye’de sinema sektörü iyice ticari olmaya yolunda bas bas gidiyor. bence yol doğru bi yol. yani güzel filmlerin, destek alarak seyirci önüne gelebilmesi için gişe filmlerine ihtiyacımız daha çok var. zira gişe filmlerinin ödediği vergilerin tamamı kültür bakanlığı telif haklarına aktartılıyor ve burada toplanan paralar sanat filmlerine (sanat filmi denmesinden hiç haz etmem ama bi kere yapıştırılmış bu isim) gerektiği kadar bölüştürülüyor. yani bir sanat filmine ortalama 400.000 tl para ödeniyor. ve bu paralar gişe filmlerinden toplanıyor aslında.

bugün bir recep ivedik’i severiz sevmeyiz ama sinemaya en önemli katkıyı yapan filmdir kanımca. kanımca da değil aslında matematik ortada. recep ivedik 2 türkiyenin en çok izlenen gişe rekortmeni filmidir. 4.333.116 kişi bilet alıp izlemiştir. şimdi ne kadar kar ettiklerine ve ne kadar vergi ödedikleri kısmına girmiycem. kuruşu kuruşuna bu gişeye göre biliyorum ben. bu örnekte esas anlatmak istediğim şu dur: bu film, insanların ayağını sinemaya alıştırdı. bu film bir çok sanat filminin çekilmesine kaynak sağladı. recep ivedik bir örnektir. keza vizontele’si de, kurtlar vadisi’de bu anlamda aynı kategori de filmlerdir.

şimdi bu gişe filmlerinin tek bir olayı vardır. al parayı seyirciden, ve ona istediğini ver. gülmek mi istiyo güldür, ağlamak mı istiyo ağlat, macera mı istiyo göster. ama kaliteli olsun, ama sanat olsun, ama mesaj versin düşünme. sen tüketiciye kolay tüketileni ver. alan memnun satan memnun olsun...

şimdi çakallarla dans filminin olayı bu pastadan pay istemek. tamam istiyceksin tabi. yukarda yazdığım tüketici-üretici ilişkisini tam anlamıyla yerine getir ve iste. ama sen yemcik atıp istemeye kalkarsan o tüketici (seyirci) seni çarpar. sen eğer şu 4 milyonluk ortamdan bende 500 bin kurtarsam kardır dersen o 4 milyonluk potansiyelin bi kere 500 binini soğutmuş olursun artık. yani sektöre feci zarar verirsin. yani yaptığın filmde paranın karşılığını vermiyorsun çünkü. kahkaha attıracak bi durumun yok, ucuz post ile sesler yenmiş, hikayen zayıf. o çok dalga geçilen recep ivedik karikatüründe bile milyonlarca insanı kendine çeken bi şey var. zaten tüketicinin tüketmek istediği de bu. buluşun yok yani sevgili murat şeker.

filmi beğenenlere lafım yok elbet. sonuçta bir sinema yapıtı. her malın alıcısı vardır. sadece bu filme yüklenmekte haksızlık olur. bu anlattığım şeylerin hepsi kutsal damacana dracoola, çok filim hareketler bunlar v.s. içinde geçerlidir. ya adam gibi hikaye anlat 300 kişi seyretsin, git bakanlıktan desteğini de al. ya da adam gibi buluşunu yapta sinemadan çıktığımızda paramıza acımayalım... ki murat şeker’in önceki üç filmi (iki süper film birden aşk tutulması aşk geliyorum demez) ne kadar çakma dursa bile bi şey anlatıyodu. çokta pişman olmuyodunuz izlediğinizde. bi kitlesi vardı.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol